KOCA REİS GÜLE GÜLE 27 Mart 2009 Cuma-Yüreğir/ADANA
İki gündür bir ateş düştü içimize.Bu ateş bizi yakarken sen üşüyordun.Seni beklemek bir taraftan güzel! Bir taraftan çok acı.Sen yıllar önce “Üşüyorum” şiirinin sonunda Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum,/Durun kapanmayın pencerelerim,/Güneşimi kapatmayın,/Beton çok soğuk, üşüyorum…” diyerek bize haber vermiştin. Ama biz senin haberini anlayamadık.Ya da anlamak istemedik.İki gündür bütün Türkiye seni bekliyor.Senin gelmeni beklemek çok güzel ama sen gelmeyince çok acı.Ben seni çok erken tanıdım.Senin iyi bir insan olduğunu ta o zaman anlamıştım.Seneler sonra Ankara’daki bir sendika toplantısı sırasında yüz yüze konuşarak daha da yakinen tanıdım.
Koca reis sen başkaydın.Makam ve mevkiler seni değiştirmeye yetmemişti.Sen her zaman bu millete:-Bizler yüzde yüz yerli olmalıyız.Dik durup dik yaşayacağız.Olduğumuz gibi görünerek göründüğümüz gibi olacağız,”derdin.En yakın arkadaşlarım bile milletvekili olunca millete tepeden bakmaya başladılar.Ama Muhsin Yazıcıoğlu ağabeyim hiçbir zaman hiçbir kimseye tepeden bakmadı.Sıradan olmak Onun büyüklüğünün bir göstergesiydi.
O aslında BBP’ini kurmamıştı.O zamanki şartlar onu buna zorlamıştı.O her zaman birlik ve beraberlikte yanaydı.Türkiye’de yaşayanlar kendilerini direk ifade edemediklerinden olacak ki herkes meramını sembollerle anlatmak zorunda kalmıştır.Sayın Muhsin Yazıcıoğlu da BBP’ini Büyük İslam İdeolojisini kastederek kurmuştu.Rahmetli Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayalinde Müslüman Türkleri bir bayrak altında birleştirmekti.Bu işi yapması için böyle simge ve parolalardan faydalanmak için BBP kurmuştu.Onun için Alperen ocaklarını kurmuştu.Alperenler önde giden atlılar gibi olacaktı. Alperenler Anadolu’ya gelip Anadolu’yu İslam’a hazırladıkları gibi şimdi de bütün dünyayı İslam’a hazırlamak için Anadolu’da bütün dünyaya Alperenler dağılacaklardı.
Sayın Muhsin Yazıcıoğlu bir dava adamıydı.Bir aksiyon adamıydı. O kendisini çok uzun ve zor olan bir yola adamıştı.Bu dünyada kaldığı zaman zarfında hiç kimse onun hakkında olumsuz bir beyanatta bulunmamıştır.Bu dünyada temiz yaşadığı gibi inşaallah ahirete de tertemiz gitmiştir.Zaman olarak kısa ömrüne çok şeyler sığdırmış bir lider ve önderdi.Mütevazı yaşantısı onun çok insan tarafından anlaşmamasına sebep olmuştur.Kendisi çok büyük bir hayal ve hülyanın peşindeydi.Hayali ve hülyası o kadar genişti ki adeta Şarkla-Garbı,Şimalle - Mağribi içine alacak kadar genişti. 55 yıllık dünya hayatı fırtına ile başladığı gibi yine fırtınalı bitmiştir.O 55 yıllık dünya hayatının sonunda adeta bizlere şunları söylemiştir:
“Yürüyün Alperenlerim yürüyün, bu yol çok uzun… Bu tarîk bir çizgi, biz ise bir noktayız. Ömür biter lâkin bu seyr bitmez. Bak önümüzde yürüyor kusvâ, sağında ya'fûr ve solunda düldül duruyor. Önlerinde ise kıtmir…
Durma öyle mahmur mahmur Alperen, daha nice mesafeler katedeceğiz… İbn Batuta gibi Tanca'dan Çin'e, İbn Fadlan gibi Bağdat'tan Volga diyarına, İbn Cubeyr gibi Granada'dan Mekke'ye ve Mesudî gibi dünyanın engin altın bozkırlarında koca kâinatı temaşa ede ede yol alacağız…
Rahle'de başladı bizim rıhlemiz Alperen. Çin'e gidip ilim talep edeceğiz. Diyar diyar dolaşıp bir harf için köle olacağız. Çünkü kaderimize sefer yazıldı. Zaten Rahman ve Rahim olanın kitabını anlamanın yolu olan tefsir, seferin lisanda inkilâb etmiş hali değil miydi? Sefer ile yaratıcının okunan ve görünen kitabını keşfe çıkıyorduk…
Yola revan ol Alperen… Burası Mâverâünnehir'dir, Horasan'dır, Kurtuba'dır, Timbuktu'dur, Semerkand'dır, Buhara'dır, Belh'dir, İsfehan'dır, Konstantiniyye'dir, Hemedan'dır, Bağdat'tır, Tahran'dır, Şam'dır, Kahire'dir, Mekke'dir, Medine'dir… Ne çabuk unuttun buraları azizim!.. Burası diyâr-ı Araptır, burası diyâr-ı Farstır, burası diyâr-ı Habeştir, burası diyâr-ı Zenctir…
Deh deh Alperen, takılma sağ ve soldaki yeşilliklere, bunların hepsi sanaldır… Avunma, yola ram ol. Gayri ufuk bir güneş, bir ay kadar uzakta, menzil ise ötelerdedir… Maşrik'ten Mağrib'e hudûdü'l âlem içinde deveran eder dururuz; lâkin diyâr-ı huld, dâru's-Selâm ve me'vamızı bulamıyoruz… Çünkü menzil başka âlemlerdedir; biz ise fâni âlemde ideaların, gölgelerin peşinde debeleniyoruz…
"İbnü'l vakt"iz biz Alperen, tarih gelir herkes rolünü oynar göçer bu diyardan… Kimler geldi, kimler geçmedi ki bu umranlardan... Evvelkilerin hâli yol aldığımız güzergâhta gözüne çarpmaz mı? İşte, bu kavm-i Ad'dır, bu kavm-i Semud'dur, bu ise kavm-i Medyen'dir…
Koş Alperen, zira bu yol zikzaklar, iniş ve çıkışlar ile doludur. Bilirim geride mızmızlananlar çeler aklını… Boşver onları, kulak ver sen Süleyman'ın Hüdhüd'üne. O ki mantıku't- Tayr ile bir şeyler anlatır sana… Yolda hakikati bulacaksın. Ona sahip çıkıp, asla ayrılmayacaksın… Mevt seni buluncaya kadar hakikatin müdafii olacaksın, onun uğruna ölümü göze alacaksın…
Alperen Bu yolun kat'ut tarikleri, eşkiyaları ve haramileri vardır… Yol kenarlarındaki hanlarda nisyan ile malûl avlarını beklerler… Böylece insan yolda kahraman, yolda hain, yolda mütekarrib, yolda dost olur. Yine bu yolda şeytanlaşır, Karun'laşır, Haman'laşır, Mele'leşir, Bel'am'laşır, Mutref'leşir ve Samiri'leşir insan… Fakat bil ki küheylânım, beni Firavunlar, Nemrutlar korkutmaz; asıl korkutan din adına ahkâm kesen içimizdeki Firavunlardır, Nemrutlardır, Karunlardır, Hamanlardır, Bel'amlardır…
İşte Alperenlerim bundan azizim, bir tihten öbürüne 3 asırdır savruluyoruz. İlimden nasipleri olmayanları alleme saymışız, Karunların eteklerindeki kırıntıları yalayanları rehber bilmişiz, Haman'ları ve Mele'leri ise önder bellemişiz… Bundan daha büyük kerb ve belâ olur mu?
Bundan değil midir ki; ahlâk abidelerimiz esfele's-safilin çıkıyor küheylân... Düşünürlerimiz ise kibir abidesi… Tacirlerimiz ise gariplerin düşüncelerini, mallarını çalarak infakta ve tasaddukta bulunuyor…
Heyhat!... Herkes adalet arıyor Alperen, herkes ahlâk arıyor… Ne oldu bu kâinata… Hani nerede o genç kahramanlar… Hani nerede ashab-ı kehf, hani nerede adaletin yılmaz savaşçıları…
Haydin kalk Alperen; zira şafakla birlikte diriliş ezanı okunmakta artık, cesur olma ve haykırma vaktidir…
Alperen unutma ki! Bu yol âşıklar yoludur, bu yol marifet yoludur, bu yol hikmet yoludur, bu yol sadıkların yoludur, bu yol peygamberlerin yoludur, bu yol salihlerin yoludur, bu yol şehidlerin yoludur... Durmak yok; çünkü biz bu âlemin garip yolcularıyız… Yol ateştir, biz de ateşle pişeriz, umudun rahmine böylece düşeriz.
Yine bilesin ki küheylânım, sebilimiz mihnetlerle dolu uzun bir imtihandır!...”
İçimiz yanıyor.İçimiz sızlıyor.Elbetteki içimiz yanıp sızlayacak ama biz Koca çınarın davasını yerde bırakacak değiliz.Davasını bıraktığı yerde yukarıdaki direktifler doğrultusunda devam edeceğiz.Alperenler “bir Arap ölmeyle Arabistan yıkılacak değil ya. Koca Resin görevi bıraktığı yerden devam edin.Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na ve beraber şehid olan kardeşlerimize Allah rahmet eylesin! Allah yar ve yardımcıları olsun! Yüce milletin başı sağ olsun.Ailesine akrabalarına dava arkadaşlarına sabrı cemil ihsan eylesin.Allah hepimize bu dünyada giderken öyle güzel bir isim bırakmak nasip etsin. AMİN.